Bir toplumun devamlılığı, gençliğin bilgiyle, bilinçle ve ahlaki değerlerle donatılmasıyla mümkündür. Ancak bilinçli ya da sistematik çabalarla gençliğin düşünme, üretme ve direnme gücünün zayıflatılması, sadece bireysel değil, kolektif bir çöküşün habercisidir. Geleceği şekillendirme kudretine sahip genç neslin köreltilmesi, aslında tüm bir toplumun umudunun sönmesi demektir. Bu makale, gençliği şuursuzlaştırmaya yönelik sosyal, kültürel, ekonomik ve manevi mekanizmaları akademik ve İslamî perspektiflerden hareketle ele almaya çalışmaktadır.
1. Gençlik Neden Hedefte?
Gençlik, bir toplumun umudu ve yarınıdır. Ancak bu umut, bazen bilinçli şekilde törpülenir. Niccolò Machiavelli’nin Prens adlı eserinde belirttiği gibi, bir toplumu uzun vadede kontrol etmek isteyen güçlerin, öncelikle yeni nesil üzerinde etkili olması gerekir (Machiavelli, 1532). Gençliği etkisizleştirmek, geleceği teslim almaktır.
Ancak gençlik sadece bir demografik grup değil; toplumun taşıyıcı sütunudur. Onların hayalleri, cesaretleri ve direnci varsa, bir millet ayakta kalır. Fakat bu dinamizmin sistematik olarak çökertilmesi, bir toplumun ruhunu kaybetmesi anlamına gelir.
2. Eğitim Sisteminin Dejenere Edilmesi
Eğitim yalnızca bilgi aktarmak değildir; bir insanı ayağa kaldırmak, ona kim olduğunu hatırlatmaktır. Paulo Freire’nin (1970) bankacı eğitim modeli eleştirisi, eğitim sisteminin gençliği pasifleştiren bir araca dönüşebileceğini ortaya koyar.
- "Ezberci eğitim, düşünmeyi değil, itaati üretir" (Freire, 1970)
-Eğitimde sorgulamaya yer verilmezse, birey kendi aklını kullanamaz hale gelir.
Özgürce düşünebilen bir gençlik, yalnızca kendini değil, toplumunu da özgürleştirir.
Kur’an’da bilgi, insanı yücelten bir değer olarak sunulur:
- "Allah, sizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir." (Mücâdele, 58/11)
Hz. Ali (r.a) şöyle der:
- "Malı olan zengindir, ama ilmi olan iki defa zengindir." (Nahcü’l-Belâğa)
İlim, bir toplumu ayağa kaldırır. Onu yüceltir. Ama ilim olmadan, bir toplum kaderine terk edilir.
3. Kültürel Yozlaşma ve Kimlik Bozumu
Toplumun ruhu kültürdür. İnsan kimliksiz kaldığında, savunmasızdır. Stuart Hall (1996), kültürel kimliğin bireyin kendilik bilincini ve sosyal aidiyetini doğrudan etkilediğini belirtir.
Giddens (1991), küreselleşmenin “kimlik parçalanmasına” yol açtığını ve bireylerin kendi kültürel değerlerini terk ederek hazır kimlik şablonlarına yöneldiğini ifade eder.
- "Onlar Allah’ı unuttular; bu yüzden Allah da onlara kendilerini unutturdu." (Haşr, 59/19)
Birey neye inandığını, kim olduğunu unuttuğunda, bir toplumun çöküşü kaçınılmazdır. Kültürel değerlerin yitirilmesi, geçmişle olan bağların kopmasına, bir insanın kendi kimliğini yitirmesine yol açar.
4. Bağımlılık Mekanizmaları: Uyuşturucu, Alkol ve Teknoloji
Bandura’nın (1977) sosyal öğrenme kuramına göre, bireyler çevrelerinden gözlem yoluyla öğrenirler. Ama gençler kendilerine zarar verecek şeyleri 'normal' görmeye başladığında, toplum alarm vermelidir.
Teknoloji, bağımlılık haline geldiğinde, zihinleri felç eden bir dijital uyuşturucuya dönüşür (Kuss & Griffiths, 2015).
- "Şeytan, içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister." (Maide, 5/91)
Zihni hapseden her şey, insanın özgürlüğünü elinden alır. Ve özgür düşünemeyen bir toplum, manipüle edilmeye mahkumdur.
5. Medya Yoluyla Kitle Hipnozu
Baudrillard (1983), medya çağında gerçekliğin yerini 'hiper-gerçeklik' aldığını ileri sürer.
Medya, gençlerin algı dünyasını yönlendirir.
Medya, insanın neyi sevmesi gerektiğini, neyi düşünmesi gerektiğini öğretir.
- "Kulak, göz ve gönül… bunların hepsi sorumludur." (İsrâ, 17/36)
Bir toplum bilinçli olmadığında, gerçek ile yanılsama arasındaki farkı göremediğinde, kendi hakikati yerine başkalarının ona sunduğu doğruları kabul ettiğinde, çöküş kaçınılmazdır.
6. Sonuç ve Öneriler
Bir toplum gençliğini kaybettiğinde ruhunu kaybeder. Gençlik, umut demektir, direnç demektir, gelecek demektir. Eğer gençler manipüle ediliyor, susturuluyor, bağımlılıklar ile hapsediliyorsa, bir toplum kaçınılmaz olarak çöküşe sürüklenir.
Öneriler:
1. Eğitim sistemleri özgür düşünmeyi teşvik etmeli.
2. Gençlere güçlü rol modeller sunulmalı.
3. Aile yapısı hem psikolojik hem de manevi temellerle güçlendirilmeli.
4. Medya okuryazarlığı artırılmalı.
5. Gençler, kimlik bilinci kazanmalı ve kültürel değerlerini koruyabilmeli.
Bir toplum, gençliğini unuttuğunda, aslında kendi yarınını da unutmuştur.
Ama unutulmaması gereken bir şey var: Gençlik, ışığı söndürülemeyecek kadar güçlüdür.
BİLAL YAVUZ
EĞİTİMCİ
Facebook Yorum
Yorum Yazın