Adana
DOLAR40.1901
EURO47.1146
ALTIN4335.0
MERTÇE

MERTÇE

Mail: [email protected]

MEDENİYET SESSİZLİKTİR

Medeniyet ile ilgili çok değişik tanımlamalar var. 
Herkes kendine göre bir medeniyet tanımı yapıyor; 

Kimilerine göre; alçak kaldırımlar, özür dilemek, insanların birbirlerine gülümsemesi-selam vermesi, kitap okuyan insanlar.
Bazılarına göre kadınların geceleri tek başına rahat bir şekilde şehirde dolaşabilmesi, yayalara öncelik verilmesi, kendi kendine sıraya girebilen insanlar, yerlere çöp atılmaması, ülkeyi ve şehri yöneten insanların şoför ve koruma ordusu olmadan halkın arasında sade bir vatandaş gibi dolaşabilmesi, 
Bana göre en büyük medeniyet göstergesi sessizlik…

Uzun bir aradan sonra şehir merkezine indim. Çakmak Cadddesi, Büyük Saat, Taş Köprü, Dörtyol, İnönü Parkı bir tur attım. Şehir dışından gelen turislerin yaygın güzergahı içerisinde olan bu lokasyon hepinizin bildiği gibi içler acısı bir durumda. 

İnönü Caddesi ile Çakmak Caddesinin kesiştiği yerde yanmış bina korku filmlerini aratmadan orada şehri kirletmeye devam ediyor.  Keşke sadece onunla kalsa, korkunç bir trafik kaosu var. Aslında park yasaklarına-trafik kurallarına uyulsa bu kadar sıkıntı olmayacak ancak insanlar bırakın park yasağı olan yerlere park etmeyi, otobüs duraklarına dahi park ediyorlar. Park yasağı olan yerlerde bazı bölümlerde ikinci sıra park yapılmış.  Tüm bunlara esnafın kaldırım-yol işgali ile işportacıları da ekleyince insanı çileden çıkartan çirkin bir tablo ortaya çıkıyor. 

Ama ben bu sıkıntılardan bahsetmeyeceğim, sizlerle paylaşmak istediğim konu gürültü. 

GÜRÜLTÜ 
Şehir hayatı ve medeniyetin beraberinde getirdiği en büyük sıkıntılardan bir tanesi gürültü. 
Hatta konuyla ilgili Dünya Sağlık Örgütü insan sağlığını olumsuz etkileyen faktörler sıralamasında hava kirliliğinden sonra ikinci sıraya gürültü kirliliğini eklemiş. Gürültü sadece insanı rahatsız eden ses olmaktan öte yaşam kalitesini düşüren, farkında olmadan ruhumuzu kemiren bir problem.

Sadece kulağımızı rahatsız etmiyor, psikolojimizi de olumsuz yönde etkiliyor. Son yıllarda yapılan araştırmalarla kalp, tansiyon, anksiyete, uyku bozukluğu, iletişim bozukluğu, şiddet eğiliminin artması, depresyon gibi etkilerinin de olduğu tespit edilmiş. 

Peki bu kadar gürültülü bir ortamda yaşamamıza rağmen niçin bunu bir sıkıntı olarak görmüyoruz? Çünkü gürültüyü hayatın bir parçası olarak kabullenmişiz. Bunun yanında gürültünün kişi olarak bize verdiği zararları ve toplumsal olarak olumsuz etkilerinin farkında değiliz. Bu yüzden trafik, çevre kirliliği, hava kirliliği gibi diğer unsurlara gösterdiğimiz tepkileri göstermiyoruz. 

SESSİZLİK BİR İNSAN HAKKIDIR
İnsanların evinde, işyerinde, sokakta huzur içinde yaşaması en doğal hakkıdır. 
Ancak gürültü iç huzurumuzu her yerde bozuyor. Evde oturuyorum, biraz odayı havalandırmak için camı açtığımda sokağın inanılmaz gürültüsü evin içine doluyor. Sanki motosiklet salondan geçiyor, minibüs mutfaktan. Aynı şey balkon için de geçerli. Balkonda bir çay, kahve keyfi yapayım, eşimle dostumla sohbet edeyim diyorum. Yine gürültüden dolayı içeri kaçıyorum. 
Peki ben tabut gibi odanın içinde oturmak zorunda mıyım.

BİR TUTAM SESSİZLİK
Biraz kafa dinlemek için insanlar dağlara gidiyor. Yaylacılık günümüzde sıcaktan kaçmak için yapılan bir şey olmaktan çıktı. Öyle olsa açarız klimamızı serin serin evimizde otururuz. Artık yaylaya şehrin korkunç gürültüsünden kaçmak için çıkıyoruz. 
Peki şehirde sessiz, huzurlu bir ortam mümkün değil mi?

Gürültüyle mücadele için kişisel olarak yapacağımız şeyler elbette ki var. İnsanlar akşam 21.00 den sonra evlerinde yüksek sesle müzik dinlemese, sabahın erken saatlerinde temizlik yapmasa, güzelim Pazar günü tadilat işlerine girişmese güzel olmaz mı… 

Ancak bu birkaç kişinin ya da küçük bir grubun yapması ile kökünden çözülebilecek bir sıkıntı değil maalesef. Öncelikle gürültü ile ilgili bir toplumsal bilinç yaratmak gerekiyor. Gürültünün çocuklara, gençlere, yaşlılara, insanlara, hayvanlara ve diğer tüm olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi, insanlarla paylaşılması lazım. 

Eğer bu bilinç oluşursa yine gürültü kirliliğini ortadan kalkmayacak ancak konu ile ilgili farkındalık oluşacaktır. 
Kişisel mücadelenin yanı sıra kamu kuruluşları da bununla ilgili görevlerini yerine getirse… 
Hali hazırda bulunan hukuki düzenlemeler harfiyen uygulansa, ihtiyaca göre yeni yaptırımlar getirilse orta vadede gürültü kirliliğini azaltabileceğimizi düşünüyorum. 

Araştırdığımda gürültü kirliliği ile ilgili görev Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı il müdürlüklerine verilmiş. Sorumlulukları olan diğer birimlerin bu müdürlük tarafından koordine edilmesi gerekiyor. İlimizdeki müdürlüğün sitesine girdiğimde şehrimizin gürültü haritasının olmadığını gördüm. Projelere ve Etkinliklere baktım, gürültü kirliliği ile ilgili bir proje ve etkinlik yok. (İşin aslı hiçbir konuda proje yok. Etkinlik olarak Dünya Çevre Günü etkinliği var -2015 tarihli-)

Bu konuda bir zafiyet var gibi görünüyor maalesef. Bu husus sadece gelen gürültü şikayetlerine tutanak tutmakla geçiştirilemeyecek kadar önemli.  

Mümkün olduğu kadar desibel hesaplarına girmeden gündeme getirdiğim bu sıkıntı ile ilgili umarım bir an önce yetkililerimiz sorumluluklarını yerine getirmeye başlar.

Makale Yorumları

  • Fazlı Demir19-06-2025 22:35

    "Sessizlik insan hakkıdır."Tebrik ediyorum Tamer hocam.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
TEST-DENEME