Bir roman düşünün, okurken tüm karakterlerin yüzlerinin birbirine benzediği bir roman.
Şaşkın bakışlar, yok olmuş mimikler, kusursuz bir burun, dolgun dudaklar ve öne doğru çıkarılmış çeneler. Bazen çizgi karakterleri Dalton kardeşlerin bütün dünyada milyonlarca oldukları hissine kapılıyorum.
Kusuruz bir fizik, tek kalemden çıkmış gibi podyumda boy göstermeye hazırlanan binlerce insan. Tek çeşit, tek model, tek ruh. Bedenlerimizi bizden istenen kalıba sığdırmaya çalışırken gözden kaçırdığımız bir nokta var. Sağlıklı görünmek mi, kusursuz görünmek mi?
Sağlıksız bir beden kusursuz olabilir mi?
Edebi eserleri okumanın en keyifli yanı, roman karakterlerinin birbirlerinden farklı görüntü ve karakter özelliklerine sahip olmalarıdır.
Herkesin robotlaşmış olduğu, siması birbirine benzeyen kusursuz ya da fazla kusurlu yüzlerin olduğu bir ortamda edebi bir eser yaratmak hayli zorlaşıyor. Çevrenizdeki insanları betimlemek isteğinizde, herkesin birbirinin aynı olduğunu farkındalığı yazmayı, anlatmayı, kurguyu sıkıcı kılıyor.
Roman, kendini tekrar eden bir döngünün etrafında dönüp duruyor hissiyatı verir. Bir yerde isimlerden çok okuduğumuz romanlarda, simaları, betimleri takip ederek hayal eder, gözümüzün önüne getirerek hayal dünyasına dalarız. Betimleme yapabileceğimiz her insanın kendisini kendi yapan o benzersiz kusurları yok oldukça karakterlerde yok oluyor. Silikleşiyor.
Kusursuzluğun moda olduğu bir çağda yaşıyoruz. Çok değil belki de 20 yıl öncesinde arkadaşlarımızı, sevgililerimizi, eşlerimizi yüz hatlarına değil, bize hissettirdiği duygulara ve yüzlerindeki ufak tefek kusurlara rağmen seçiyorduk.
Evet güzel olmak, ölümsüzlüğü aramak her çağın modasıydı. Ama kusursuzluk ve yok olan mimikler, insanı insan olmaktan alıkoyuyor gibi.
Sevindiğimizde, kızdığımızda, şaşırdığımızda, üzüldüğümüzde karşıya o hissi geçiremediğimiz zaman kendimizi emojilerle mi ifade emeliyiz? Ruhlarımız silinmiş gibi ve bu donuk bir ifadenin emojilere ihtiyacı olmalı. Onları da çoktan elimize tutuşturdular zaten.
Artık bir similasyonun içinde gibiyiz, herkes tek çeşit, tek model olmalı ve görünmeli. Yoksa oyundan atılacak, yok olacak, yarışmadan elenecekmişiz paniği var üzerimizde.
Kimbilir belki de bizi robotlaştırmaya bedenlerimizden başlamışlardır. Eğer bu bir oyunsa bu oyunu ilk kim başlattı dersiniz?



































