İnsanlık tarihi incelendiğinde, halklara ve tek tek insana zarar veren ırkçı milliyetçi hükümleri olmuştur. Örnekleri saymakla bitmez. Ari ırkı üstün ırk ilan eden Hitler ve kurulan Alman faşizmi somut örnektir.
Anadolu tarihinde hiçbir zaman tek bir ırk ya da halkın yaşadığı coğrafya olmadığı görülür. Çok farklı dilleri konuşan, farklı kültürlere sahip halkların yaşadığı coğrafyadır. Coğrafyada yaşayan halklardan biri öne çıkarak devlet kurmuş, diğerleri kurulan devletle uzlaşarak, devletin farklı kültürüne sahip halk olarak birlikte yaşamış.
Türklerin tarihini analiz ettiğinizde, çok farklı kültüre ve dile sahip milletlerle birlikte yaşadıkları görülür. Selçuklular, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devleti; Türkler dışında diğer milletlerin yaşadığı, devletin bir parçası olduğu yönetimler olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Osmanlı devletinin ana kara toprağı Anadolu’yu işgal etmesi üzerine Mustafa Kemal önderliğinde Türklerin ve diğer halkların katıldığı kurtuluş savaşıyla kuruldu. Ulus devlet kapitalizme özgü devlet devlettir. Kapitalizm öncesi kurulan devletler feodalite zırhı içindeki hanedan devletleridir.
Çok kültürlü halkın yaşadığı bu devletlerde kurulan ilişkiler birbirinden çok farklıdır. Kapitalizm öncesi iki feodal arasında birlik var. Kapitalizmle birlikte halkların ortak değerleri ve sistemi yöneten güçlerin çıkarlarına göre birlik var. Cumhuriyetin hemen öncesi ve ilk yıllarında feodaller arası ilişki kırıldığı için ayrılıkçı çatışma başlamış. Çatışma devleti kuran Türklerin lehine sonuçlanmış. Başta Kürtler olmak üzere tüm azınlıklar yurttaş kabul edilmiş ancak dil vb. hususlarda önü açılmamış.
Osmanlı devletinin yıkılışı sonrası Anadolu’da kul yerine özgür yurttaşlık algısı; 1960 yılarına kadar Kürt fodlalarının hüküm sürdüğü coğrafya dışında yerleşti.
Feodal hükümranlık, Kürt halkının bireysel ve toplumsal özgürlüğünün önünde set olmuştur.
1960 sonrası Türkiye’de gençliğin başlattığı aydınlanma ve özgürlük, bağımsızlık mücadelesi Kürt halkını ciddi biçimde etkiler. Özellikle 1970 sonrası Kürtler arasında ağalığa karşı mücadele başlatan sosyalist örgütler; Kürtlerin başta dil olmak üzere birçok talebini gündeme taşıdı.
Kurulan sosyalist örgütler Türk-Kürt halkının ortak mücadelesiyle Türkiye’de demokrasi mücadelesinin başarıya ulaşacağını iddia ederken; APO’cu adıyla kurulan sonra PKK adını alan 'milliyetçi' Kürt örgütü, güncel sosyalizm iddiasını dile getirmesine rağmen 'Kürtçü' kimliği milliyetçi çizgiye çekerek, silahlı mücadele başlattı.
Kürtlerin yaşadığı coğrafyada mücadele veren örgütlere, örgüt önderlerine ve devletin kurumlarına saldırdı. PKK’nın çok yönlü saldırısı adını dünyaya duyururken, Kürt sorununu dünyaya taşımasına vesile oldu. 1978 sonrası başlayan çatışmalar sonunda totalde 90.000 civarı Polis, asker, sivil ve PKK militanı öldü. Ölenlerin 78.000-79000 civarı PKK militanı. Ölümlerin ötesinde ekonomi olarak çok ciddi bütçe giderleri oldu.
47 yıl devam eden çatışma ve tarafları; Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrıyla, Türk ve Kürt halkının her koşulda istediği birlikte ve kardeşçe yaşama isteği Türkiye gündemine oturdu! İki 'milliyetçi' örgüt baltaları toprağa gömerek; demokratik siyaseti öne çıkaran anlayışla yeni bir sürecin kapısını araladı. Gerçekten ve yürekten isteyerek mi süreci başlattılar?
Başlatılan süreci kırmadan, sağa sola çekiştirmeden, bahaneler yaratmadan gütürecekler mi? Bu soruların yanıtını bulmadan sağlıklı değerlendirme ve çözüme katkı vermek oldukça zor.
BOP gereği Ortadoğu ve doğu Akdeniz’in tam anlamıyla kontrol altına alınması gerekiyor. Türkiye dışında arayışlar istenilen sonucu vermedi. Mısır, İsrail, Yunanistan, G.Kıbrıs, İtalya ve Ürdün'ün bir araya gelmesine rağmen sonuç alamadı. Bu amaçla Gazze işgal edildi. Lübnan işgal edildi. Suriye’de Beşar Esad iktidarı bitirildi. Ama istenilen sonuç yine alınmadı.
Ortadoğu jeopolitik konumu ve Enerji kaynağı zengin coğrafya. ABD ve ittifakları dışlında ilgi duyan başka ülkeler var. Türkiye’nin bu ülkelerle yapacağı iş birliği sıkıntı getirebilir. Türkiye’nin bu konumunu kendi çıkarlarına endekslemek adına Suriye’de hükümet değişikliğiyle ilk adım atıldı. Özellikle İran etkisini kıracak Türkiye’nin elinin güçlenmesi için Kürtlerle sorunsuz birlik oluşturulması kararı verildi. İkinci adım Suriye ve Türkiye’de atıldı. Bir gece ansızın Devlet Bahçeli çağrı yaptı. Öcalan çağrıya olumlu yanıt verdi. DEM görünürde misyon yüklendi. Süreç işletildi. İstenilen seviyeye gelene kadar aynı seviyede yol alınmaya devam edilecek.
Gelişmenin arka perdesi bu olunca, çözümün içeriği Türk ve Kürt halkının bilgisi dışında kalıyor. Türk halkı ülke parçalanma sürecine mi girecek kaygısı taşırken, Kürt halkı bugüne kadar uğruna evlatlarını kaybettiği tüm taleplerden vaz mı geçiliyor kaygısı taşıyor. ABD ve ittifakları Kürt sorunu var, bu sorunu çözdürelim anlayışıyla bu adımın atılmasını sağlamadı. Ortadoğu’da, Anadolu’da ve Orta Asya’da çıkarları bunu gerektirdiği için sürece yön veriyor.
Türkler ve Kürtler bir karar vermeli.
Bin yıl birlikte yaşamanın gereğini yaparak kardeşçe ve barış içinde huzurla yaşamaktan yana tavır mı alacaklar?
Yoksa ABD ve ittifaklarının çıkarları gereği onların yön verdiği yola girecekler mi? Korkmadan, amasız ve şüphe duymadan iki halk emperyalist odakların planlarını yok sayarak, bir olmayı, diri olmayı ve kardeşçe yaşamayı seçmelidir!
Devletin adı Türkiye Cumhuriyeti!
Yönetim biçimi demokratik halk cumhuriyeti!
Facebook Yorum
Yorum Yazın