Birlikte Yeşert! Birlikte Yaşat! Yanan orman alanları imara açılmamalıdır!

Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir Esra Ayyıldız, son zamanlarda meydana gelen orman yangınları ile ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Ülkenin içinde bulunduğu zor dönemden çıkmak için herkesin el ele vermesi ve aynı düşüncede birleşerek harekete geçmesi gerektiğini bildiren Ayyıldız, daha sonra şu görüşlere yer verdi.

Her yıl Türkiye'nin dört bir yanında meydana gelen orman yangınları, sadece doğal yaşamı değil, aynı zamanda insan hayatını ve geleceğimizi tehdit etmektedir. Bu yangınların ardından geriye kalan sadece küller değil, aynı zamanda kaybedilmiş yaşam alanları, bozulmuş ekosistemler ve yok olmuş biyolojik çeşitliliktir.

Ancak bu yıkımın ardından durmak değil, harekete geçmek gerekir. Anayasamız, kanunlarımız ve yönetmeliklerimiz, yanan orman alanlarının yeniden ağaçlandırılması ve korunması yönünde devlete ve vatandaşlara açık görevler yüklemektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 169. maddesi, ormanların korunmasını ve geliştirilmesini devletin görevi olarak tanımlar. Bu madde uyarınca, yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilmesi anayasal bir zorunluluktur ve bu alanların başka amaçlarla kullanılması yasaktır. Yani herhangi bir şekilde imara açılması, özel mülkiyete devredilmesi veya farklı bir amaçla değerlendirilmesi hukuka aykırıdır.  

6831 sayılı Orman Kanunu ise, ormanların korunması ve geliştirilmesiyle ilgili ayrıntılı düzenlemeler içermektedir. Kanunun 69. maddesine göre, yanan orman alanları öncelikli olarak ağaçlandırılmalı ve bu süreç en kısa sürede başlatılmalıdır. Aynı kanunun 17. maddesi, orman alanlarının farklı amaçlarla kullanımını açıkça yasaklamaktadır. Bu hükümlere göre, her orman yangını sonrası kamu kurumlarının önceliği, alanı yeniden ormanlaştırmak olmalıdır.  

4122 sayılı Ağaçlandırma ve Erozyonla Mücadele Kanunu da bu konuda tamamlayıcı hükümler içermektedir. Kanuna göre, yangın ve benzeri yollarla tahrip olmuş orman alanları, ağaçlandırma programına alınmalı ve rehabilite edilmelidir. Bu kanun aynı zamanda gönüllü kişi ve kuruluşların ağaçlandırma faaliyetlerine katılımını teşvik etmekte, vatandaşlara doğrudan görev vermektedir. 

Anayasa’nın 56. maddesi ise, çevreyi koruma görevini sadece devlete değil, tüm vatandaşlara yüklemektedir. Bu maddeye göre, herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir ve bu çevrenin korunması da ortak bir sorumluluktur. Dolayısıyla ormanların korunması ve yeniden kazanılması konusunda her birey, yasal ve ahlaki olarak yükümlüdür. Fidan dikmek, gönüllü projelere katılmak, çevreyi bilinçlendirmek ve kamu otoritelerini göreve çağırmak, bu sorumluluğun bir parçasıdır.  

Ormanlar sadece bugünün değil, yarının da mirasıdır. Yanan her ağaçla birlikte kaybolan oksijen kaynağımız, biyolojik çeşitliliğimiz ve iklim dengemizdir. Bu nedenle ormanların korunması ve yeniden yeşillendirilmesi bir tercih değil, zorunluluktur. Toplumun her kesimi bu sürece destek olmalı, mevzuatın öngördüğü görevler yerine getirilmeli ve gelecek nesiller için daha yeşil, daha yaşanabilir bir Türkiye inşa edilmelidir. 
 Sonuç olarak; 

Sevgili Tema Vakfı ve gönüllü diğer Vakıflarımız, 
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak güçbirliği yapmaya bizler hazırız. Hep birlikte bulunduğumuz bölgede yangından tahrip olmuş her bir karış toprağımız için bu sorumluluğu üstlenelim, yeter ki ormanlarımız tekrar ivedilikle yeşersin.