Hiçbir anne sessizlik içinde yaşlanmayı hak etmez! Ama çoğu insan, annesini yalnızlığa bıraktığının farkında bile değildir!
Kimse o güçlü kadının, günün birinde kapı ziline hasret kalacağını düşünmezdi. Oysa hayat, en çok verenlerden, gün gelir en çok şeyi geri alır.
Çocukken, hiçbir şeyimiz eksik olmasın diye uğraştı. Her odadan bir ses yükselir, her köşede bir telaş yaşanırdı. Ütülenecek gömlekler, okuldan dönen aç çocuklar, bitmek bilmeyen ev işleri ve her şeye yetişmeye çalışan o mucizevi kadın... O zamanlar yorgunluktan şikayet etmeye bile vakti yoktu; çünkü o, bizim tek sığınağımızdı.
Ama zaman her şeyi değiştirdi, kuşlar yuvadan uçtu...
O odalar şimdi tertemiz ama ürkütücü derecede sessiz. Bir zamanlar "Anne!" diye yankılanan odalarda şimdi sadece duvar saatinin tik-takları duyuluyor. Eskiden tencereler dolusu yemekler yapan o eller artık ne pişireceği telaşına kapılmıyor. Çocuklar birer birer evden ayrıldı. Kendi dünyalarını, kendi hayatlarını, kendi ailelerini kurdular. Sessizleşen evde, çalmayan telefonların çalmasını bekliyor. "Haftaya geliriz anne!" diyen, ama bir türlü gelmeyen evlatlarını bekliyor.
Hiçbir anne sessizlik içinde yaşlanmaya bırakılmamalı. Unutma; Soğuk bir mezar taşının önünde el açıp dua etmek ile annenin sıcak ellerine dokunup "Nasılsın anne?" demek arasında koca bir pişmanlık denizi var.
O, çayı ocağa koyarken git. O nefes alırken sarıl. Yarın o kapı açılmayabilir..
Gazeteci yazar.. Ali Deniz..




































Facebook Yorum
Yorum Yazın