Her ağız 'adalet' diye açılıyorsa, önce 'vicdan' diye kapanmalı. Ama belli ki bazı diller yalnızca belli kesimler için adaleti dillendirmeyi marifet sayıyor. CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, 19 Mart’ta başlattığınız o mitingler silsilesi hâlâ sürüyor.
Sorduk, sorguladık: Kaç milyon lira harcandı o kürsülere, o hoparlörlere, o kalabalıkları taşımak için kullanılan otobüslere? Nereden geldi o para? Bir kalem CHP kasasından çıktıysa, o kasa nereden doldu? Yok, eğer dolaylı-dolaysız kamu desteği varsa, işte o zaman sormamız farz: "Bu halkın vergisiyle miting yaparken, yoksul emekliyi, asgari ücretlinin açlığını ne zaman kürsüye taşıdınız?"
Adalet yalnızca miting alanlarında mı aranır? Yoksa evine ekmek götüremeyen 10 milyon yoksulun sofrasına konmayan peynirde midir hakikati?
Ekrem İmamoğlu’na açılan davalar siyasi olabilir, eleştirilecek yanları olabilir. Ama adaleti sadece kendi belediye başkanınıza uğramadığında mı hatırlarsınız? İstanbul’un göbeğinde 'belediyecilik' adı altında yürütülen reklam bütçeleri, propaganda etkinlikleri, 'halkçı' diye sunulan ama taşeronlara peşkeş çekilen ihaleler, sosyal yardım adı altında fotoğraf çektirmeye zorlanan insanlar hiç mi rahatsız etmez sizi?
Miting meydanlarında 'özgürlük” diyen dil, neden markete gidince cebindeki boşluğu konuşmaz?
Bakın Sayın Özgür Özel, bakıcı diliyle açık konuşayım: Siz gerçekten 'halkçı' olsaydınız, emekliye bu açlık reva görülürken milyonlarca liralık ses sistemleriyle adalet bağıramazdınız. Bağırsanız da duyulmazdı. Çünkü hak sesi susuz boğazdan çıkar; sizin boğazınızda ses çok, adalet az.
Partinizde sosyal demokrasi sadece vitrin etiketi midir? Emekliye, dul kadına, borç batağındaki gençlere hiç mi ses etmezsiniz de her kürsüye İmamoğlu’nun mağduriyetini taşır, emeklinin sessiz çığlığını arşive mi kaldırırsınız?
Özgür Özel, siz hangi “halk” için yürüyorsunuz? Sizin 'adalet yürüyüşünüz' sermayeyi ürkütmeden, sponsorları kızdırmadan, belediyenin PR bütçelerini daraltmadan yapılabiliyorsa; bu işte bir adaletsizlik var demektir.
Yoksul bir annenin çocuğuna süt alamadığı ülkede, milyonluk miting düzenlemek siyasi zafer değil, sınıfsal körlüktür. Ve bu körlük, sizi halkın yüreğinden uzaklaştırır.
O yüzden soralım:
-19 Mart’tan bugüne CHP kaç milyon harcadı bu mitinglere?
- Bu harcamalarda belediyeler doğrudan veya dolaylı katkı sağladı mı?
- Sosyal yardım bütçeleri ne kadar azaltıldı?
- O kürsülerin gölgesinde kaç yoksulun sofrası karardı?
Eğer bunlara yanıt veremiyorsanız, adaleti değil, yalnızca 'makamı' savunuyorsunuz demektir.
Son söz:
Adalet, meydanda bağırmakla değil, mutfakta tüten çorbayla ölçülür. Ve sizin çorbanız çoktan kaynamayı unuttu.
Facebook Yorum
Yorum Yazın