Her doğru kendi içinde yanlışı taşır. Doğru ya da yanlış denmesi, sadece eğilim yüzdesinin yönüne bağlıdır. Doğru yüzdesi fazla ise sonuca doğru, yanlış yüzdesi fazlaysa sonucu yanlış kabul ederiz. Her şey kendi içinde karşıtını taşır. Bu çelişki gelişme ve dönüşümün hız motorudur.
CHP kurultay mahkemesi bilinçli biçimde gündemin tepesinde tutuluyor. Gelişmeler devam edeceğini gösteriyor. AKP-MHP faşizmi özellikle gündemde tutulmasını isterken, CHP yönetimi hukuksal mücadele yerine eski genel başkanı baş düşman ilan ederek, gelişmelerin suçunu ona yüklüyor.
Parti içinde gerçek muhataplar arasında iletişim, görüşme, değerlendirme ve sonuçlandırma kültürü yok edilerek, AKP-MHP faşizminin ekmeğine yağ sürülüyor.
Etki-tepki diyalektiği dalga dalga yayılarak evlerde, sokakta, iş yerinde kısaca günlük yaşam alanlarında gündem oldu. Doğru ya da yanlış değerlendirmelerle konuşuluyor. Sıkıntı ve güvensizlik halka yerleştikçe, korku topluma yön verecek etki gücünü yeniden güçlendiriyor.
CHP 1980 öncesi CHP değil. Sadece isim benzerliği var. 1980 öncesi CHP değerlendirmesi tarihin işidir. Bugünkü CHP’ni değerlendirmek, 1992 tarihiyle başlar. O günden bugüne ders çıkartacak olan bu günkü CHP yönetimidir. Değerlendirme sonucu ne olursa olsun yönetimler tarihine sahip çıkarak; doğru ve yanlışları kabul edecektir. Hiçbir genel başkan ve yönetimi, Anadolu il, ilçe örgütleri suçlu ilan edilerek belden aşağı sözler sarf etmemelidir. Çünkü bugünün varlık nedeni dündür!
Sosyal medyada eski iki genel başkana ahlaki olmayan sözler, küfürler ve hakaretler alabildiğine yaygınlaştı. Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu.
Deniz Baykal’a ‘’kart zampara’’ ve ‘’ R.Tayyip Erdoğan’ın siyaseten önünü açan yasanın çıkarılması’’ gibi cümlelerle küfrediliyor. Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘’Mutlak Butlan istemiyorum’’ açıklaması yapmadı diye küfrediliyor. İki genel başkan 1992 tarihinde açılan CHP’nin 29 yıldan fazla görev yapmış. 1992 sonrası CHP tarihinde doğru ve yanlışlarıyla izleri var. CHP 4 Kasım 2023 tarihinde yeniden açılmadı ve kurulmadı. Genel başkan ve yönetim değişti. Bu mantık değişmez ise yarın bugünkü genel başkana ve yönetimine sövülecek ve hakaret edilecektir!
Deniz Baykal’a neden saldırı başladı? 1994 olağan kurultayda "CHP’ne genel başkan olacak kişi 1. CHP’ni satmamış kişi olacak. 2. CHP’ni satın almaya kalkmamış olacak. 3. CHP’ne kara para hâkim olamayacak" biçimde konuşmasının gündeme taşınması. Kime ya da kimlere dokunduğu net!
Gelelim suçlamalara:
‘'R.Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması ve milletvekili seçilmesinin sağlanması.' Her olayın doğru ve yanlış yönü var.
Yanlış yönü siyasi yasak kalkmasaydı AKP belki ülkeyi hala yönetemezdi. Yasağın kaldırılması bu nedenle yanlıştır. Deniz Baykal yanlış yapmıştır.
Doğru yönü; hiçbir siyasetçi düşüncelerinden, söylemlerinden ve iddialarından dolayı cezalandırılamaz ve siyasi faaliyeti engellenemez. Deniz Baykal doğru yapmıştır.
Bu sonuçlara göre neyi savunmalıyız.
Hangisi doğru, hangisi yanlış?
Doğrusu hiçbir siyasetçi düşüncelerinden, söylemlerinden ve iddialarından dolayı suçlanamaz, cezalandırılamaz, cezaevine tıkılamaz ve siyasi yasaklı yapılamaz. İşte bu nedenle biz başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere tüm cezaevine konan belediye başkanlarını, Selahattin Demirtaş’ı, Gezi eylemlerinden dolayı tutuklananları, hak arayan sendikacıları, gençleri ve özgürlük isteyenleri savunuyoruz! İşte bu nedenle biz yasakçı değil özgürlük ve tam bağımsızlık mücadelesi veriyoruz.
İşte bu nedenle doğru ve yanlışlarıyla Cumhuriyete, 1980 öncesi CHP’ne ve 1992 yılında yeniden açılan CHP tarihine ve değerlerine sahip çıkıyoruz.
Hiçbir CHP’li işine geldiği gibi söz söyleme ve küfür hakkını kendinde göremez. Eleştirir. Onu zamanında yapar. Kaş yaparken göz çıkarmaz.
Deniz Baykal’ın en ciddi hatası ve affı olmayan hatası kaset olayıdır! Türkiye iddiası olan siyasetçi her şeyine dikkat etmek zorunda. Etmedi. 1 Mart tezkeresiyle Türk enerji kay
aklarına çökecek olan ABD ve ittifaklarının taleplerini içeren hükümet tezkeresinin; 25 Şubat 2003'te TBMM genel kurulunda reddini sağladı.
Ama kaset olayıyla Türkiye’nin ve CHP’nin bugüne gelmesinin önünü açtı.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP genel başkanlığına tek başına kasetin çıkması nedeniyle gelmedi. Deniz Baykal’ın istifası sonrası CHP’ni kontrolüne almak isteyenlerin çatışması sonunda geldi. İlk tasfiye Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği kurultayda yapıldı. Eski Eşref Erdem’le politika yapan sonra Deniz Baykal’a dayanan gurup Önder Sav ekibi tarafından tasfiye edildi. Böylece CHP’nin önemli bir kanadı siyaset dışına itildi. Israrla Kemal Kılıçdaroğlu’nu isteyen güçlerin basında başlattığı propaganda bu sonucun alınmasında çok etkili oldu.
ilinen basın manşet yaptı. ‘’Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP %34’lere daha genel başkan olmadan sıçradı. CHP ve Türkiye’nin tek kurtuluşu Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasından geçiyor!’’ manşetleri kurultay bitene kadar devam etti.
Öyle güçlü rüzgâr estirdiler ki Deniz Baykal kabul etmek zorunda kaldı. Ama ne yaratılan rüzgarlar ne örgütlerin sil baştan yenilenmesi manşetlerde ki iddiaları sağlamadı.
Bu arada YCHP adı altında Önder Sav ve ekibi tasfiye edildi.
Partide çok farklı ideolojik kimlikler bir araya getirildi.
CHP tarihinden gelen ideolojik kültüründen tümüyle koparıldı. Sürecin böyle olmasının tek nedeni Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin Türkiye halkının sorunlarını çözebilecek, tam bağımsız Türkiye hedefine gidecek birikime, plana ve projeye ve siyasi bakışa sahip olmamasıdır.
İdeolojik kültüründen koparılan CHP feodal siyasetin göbeğine düştü. Düştüğü o göbekte hala çırpınıp duruyor.
Doğru olan Deniz Baykal’ın hatası sonrası CHP’nin halk huzuruna yeniden güven kazanarak çıkılmasıydı.
Yanlış olan Deniz Baykal etrafında kümelenen iki gurubun birbirini tasfiye etme hırsıyla siyasi birikimi ve siyasi deneyimi yetersiz olan yeni yönetim seçtirmesiydi. (Devam Edeceğim)
Facebook Yorum
Yorum Yazın