Kocavezir / Sucuzade mahallesinde otururken, sanki aynı ailenin birer fertleriymiş gibi samimi olduğumuz komşularımızdan biride Mehmet amca ve Necmiye teyzelerdi. Sık sık onlar bize gelir, bizde onlara giderdik.
Oturdukları ev (tıpkı bizim oturduğumuz ev gibi) çamur ve saman karışımından yapılmış tek bir oda idi. Anne, baba ve beş çocuk o küçücük tek bir odada (tıpkı bizim gibi) yaşıyorlardı.
Necmiye teyzeler, kışın ısınmak için gaz ocaklarını yakar üstüne de genişçe bir teneke parçası koyar ve öylece ısınırlardı. Onlar beş kişi biz ise yedi kişiydik, gaz ocağının üzerinde ki teneke parçasıyla ısınan on iki can ve çamurdan bir ev.
Bu buram buram, burcu burcu sevgi kokan rahmet evlerinde babam, bize Esat Mahmut Karakurt'un "Dağları Bekleyen Kız" romanını Mehmet amca da "HZ. Ali'nin, Kan Kalesi Cengi" kitabını okurdu.
Ömrümün gül - ü rana’sı melek anneciğim, gaz ocağının üzerinde ki teneke parçasının üzerine çiğ nohutu koyar, üzerine de biraz su biraz da tuz serpip az bekler ve o çiğ nohut çok güzel taptaze leblebi olurdu.
Tam on iki kişi o leblebileri güle oynaya inanılmaz bir keyifle yerdik. Bizi, bizleri mutlu edecek hiç bir maddiyata sahip değildik ama dünyanın en mutlu insanlarıydık.
Çünkü, dinimizin emrettiği gibi küçük şeylerle mutlu oluyor, elimizde ki sınırlı olanakları komşumuz ya da arkadaşımız ile paylaşmaya can atıyorduk. Birbirimizi karşılıksız ve beklentisiz seviyor ve acaba bundan ne ütebilirim diye dostluk kurmuyorduk.
Birbirimizi gördüğümüz de karşılıklı ve art niyetsiz, sevgiyle sahip olduklarımızı paylaşmaktan tarifsiz bir haz duyuyorduk. Mutluluğun resmi gibiydi hayatlarımız. Asude bir bahar ülkesinde yaşar gibiydik hepimiz.
Sonra ya sonra...... biz büyüdük ve dünya kirlendi.
Sonra Yaratılış gayesini dünyaya neden ve nİçin gönderildiğimizi ve ne ile mükellef olduğumuzu unuttuk. Nefsin şuh'huna mağlup olup, onun bencil tutkularının esiri olduk. Sevgiden, iyilikten, arkadaşlık ve dostluktan uzak egosit, çıkarcı, ben merkez, eşya ve dünya malına tapan megaloman narsistler olduk.
Zamanın ruhu bizlere insanlığımızı, adamlığımızı, paylaşma ve edep duygumuzu, sevgi yönümüzü ve digerkamlığımızı unutturdu.
Kibire, enaniyete, ucb'a, benlik, ene ve ego'ya sürükleyerek Allah'tan uzaklaşıp Şeytana yaklaşmamıza dolayısıyla cehennem-i zümera'ya tepe takla ya da fevç - fevç gitmemize neden oldu.
Facebook Yorum
Yorum Yazın