NET TAMİR
NET TAMİR
Adana
DOLAR32.5095
EURO34.7826
ALTIN2499.5
Prof. Dr. Sabri EYİGÜN

Prof. Dr. Sabri EYİGÜN

Mail: [email protected]

Kriz, Evlilik Hayatını Nasıl Etkiliyor?

Bir insanın hayatında inişli çıkışlı zamanlar olduğu gibi, ülkelerin de ekonomik ve sosyal olarak krizde oldukları dönemler vardır.

Bazen bir ülkede çıkan bir kriz, tüm dünyayı etkisi altına alıp, raydan çıkan vagonlar gibi hayatın gidişatını felce uğratabiliyor. Avrupa ve Amerika tarihi bunun onlarca örnekleriyle doludur.

Ülkeleri etkisi altına alan herhangi bir kriz, aynı şekilde o toplumun küçük bir çekirdeği olan aile ve evlilik kurumunu da derinden sarsıyor. Kriz, darbeyi önce aileye indiriyor, sağlam zannedilen evlilikler yıkılıyor, yuvalar dağılıyor. Enkazdan çıkan dul, öksüz ve yetimler de toplumun kanayan bir yarası olarak vicdanları acıtmaya devam ediyor. 

İşte Suriye ve Suriyelilerin yaşadıkları buna şahittir…
Ancak ülkeler zaman içinde yaralarını sarıp tekrar ayağa kalkabiliyorken, yıkılan yuvalardan geriye kalan aile üyeleri onlar kadar şansı olamıyor, tekrar  toparlanamıyor. 

İşte bu tehlikeden dolayıdır ki, kriz dönemlerinde aile hayatı, karı-koca ilişkileri her zamankinden daha ayrı bir ihtimam ve duyarlılık istiyor. 

Peki, ne oluyor da aile bu kadar etkileniyor?
Öncelikli olarak erkeğin işini kaybetmesi veya ekonomik sıkıntıya düşmesi ailenin düzenini ve ritmini bozuyor. Başta harcama ve tüketim alışkanlıkları, misafirlik anlayışları, akraba, dost ilişkileri bir şekilde değişiyor. Ayrıca ailecek birlikte geçirilen tatil ve boş zaman değerlendirme biçimleri ve mekanları, oturulan ev, hatta bazen semt ve şehir de  ekonomik imkânlarla belirlendiğinden dolayı bazen değişebiliyor. 

Bu değişime paralel, çocukların ve karı ve kocanın ruh halleri, algıları, davranışları, iletişim biçimleri aynı derecede olmasa da,  değişmeye başlar. 

Öncelikle aileyi geçindirmekte olan erkek, eşi ve çocuklarının beklentilerini karşılayamadığı, işini kaybettiği veya ekonomik krize girdiği için başarısızlık, yetersizlik duygularına kapılır. Hatta işini kaybetmemiş olsa bile, bu dönemde yoğun bir kaybetme kaygısı da yaşayabilir. 

Bu kaygılar ve duyguların sonucu olarak kendisini, eşi ve çocuklarının yanında değersiz, işe yaramaz hissetmeye başlar. Bu aşamada hassaslaşır, tepkisel olur, özellik de öfkesi artar. Gereksiz yere öfkelenmeye başlar. Eğer kişilik yapısında öfke varsa, bu dönemlerde öfke krizleri de geçirebilir.

Ayrıca erkek, çevresine ve dünyaya yönelik olumsuz seçici bir algı geliştirir. Bu da onu  her şeyi yanlış anlamaya çok müsait hale getirir. Eğer çocukluğundan getirdiği 'yetersizlik', 'değersizlik' şemaları da varsa, yüksek seviyede duygulanımlar oluşur ve erkek aynı yerden tekrar kırılır. Var olan bir şema tetiklendiğinde kaygı, üzüntü, yalnızlık gibi yoğun olumsuz duygular ortaya çıkar.

Kadın da yoğun stres altında bulunan eşinin eleştirisine, öfkesine daha fazla maruz kaldığında, kişiliği yara aldığı için aynı sertlikte karşılık verebilir. Bu kez döngüsel olarak birbirlerinin yaralarını kaşımaya başlarlar.

Bu durum önce eşler arasındaki iletişimi bozar, hatta bazen şiddete varan bir yıkıma kadar gidebilir. Nitekim erkeklerin kadına yönelik işlediği şiddet, cinnet ve cinayetler de büyük oranda bu ruh halinde ve kriz dönemlerinde daha da artar.

'İflas eden baba, karısını ve çocuklarını öldürdü, sonra da intihar etti' gibi haberlere daha sık rastlamamız da bunu kanıtlıyor. 
Kriz, tüm eş ilişkilerinde aynı derecede bir hasara neden olmaz. Önceden aralarında güvensizlik, mesafeli davranış ve psikolojik soğukluk olan eşler bu durumdan daha çok etkilenir. Bu sarsıntı, tıpkı artçı sarsıntılardan sonra gelen büyük deprem gibi bir etkiye sahiptir. 

Peki, aileler ve eşler bu dönemde ne yapmalı ve neye dikkat etmelidirler?
Bu sorunun cevabını bir sonraki köşe yazımda ayrıntılı olarak anlatacağım.
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar